Kürtler için bin 58 kilometre neden yürüdüm?
Bir Edirneli'nin Kürtlerin acıları için yürümesi dikkat çekti!
Kardeşlik Yürüyüşü’nün tek amacı sadece yürümek değildi. Yolda karşılaştığımız vatandaşlarımızla, ev ziyaretleri ile, esnaf ve köy ziyaretleri ile halka dokunabileceğimiz her imkanı değerlendirdik. Bu sohbetlerimizde Devletin Kürtlere uyguladığı asimilasyon politikalarından ana dilde eğitime, HDP’nin maruz kaldığı kayyum uygulamaları, haksız tutuklamalardan Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş’ın adeta siyasi rehine gibi tutulmasına, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik şartından federatif yapı taleplerine kadar bir çok hassas konuyu dile getirdik. Tüm yürüyüş boyunca milliyetçi ve muhafazakar seçmen ile bir araya gelmemize rağmen en ufak bir olumsuz deneyim yaşamadık. Sanırım bir Edirneli’nin Kürtler için yürüyor olması milliyetçi ve muhafazakar kesimlerde bir merak uyandırmıştı. Bizde bu meraktan istifade ederek Türklerin beklentileri ve Kürtlerin hayal kırıklıkları üzerinden her kesimin empati yapmasını sağlamak istedik.

İlk Kürtçe Tweet'imi Kayseri'de attım!
Akrobatê (cambaz) siyasetê Erdoğan, Kılıçdaroğlu vexwestiye kû bibe namzet. Bes berî wê Demirtaş’ê weke rehîne tê girtin berde dê rastir be. Ji roja 8’emîna meşa xwîşk û biratiyê slavên germ…https://t.co/pVfWbnpN6Z
— Tuna Beklevic (@tunabeklevic) 22 Nisan 2018

Bir milyonuncu adımızı Suruç'ta attık!
2017’de Hayır Partisi’ni kurduğumuz günden bu yana polis takibi altındayız. 20 yıllık bir hayalin sonucu olarak bu yola çıktığımız zaman birçok sıkıntı ve engellemeyi göze almıştım. Gözaltıların olabileceğini düşünerek her gözaltına alındığımda tekrar kaldığım yerden devam edeceğimi herkese ifade etmiştim. Dolayısıyla allah sağlık verdikçe ve ayaklarımın üzerinde durduğum sürece yürüyüşü bir yıl bile sürse tamamlama sözüm vardı. Yol boyunca polis takibi olsa da Diyarbakır’a kadar ciddi bir rahatsızlık vermediler.

Polisten kaçan halk Sur'un güzel günlerindeki yaramaz çocuklar gibiydiler

Ben mi tutsaktım, halk mı, minare mi yoksa onlar mı hala düşünüyorum!

Türk iseniz yürüyebilirsiniz ama Kürtlerin tek bir adım atması bile yasaktır!
Yürüyüşün son günü çekilmiş olan meşhur fotoğraf, malumun ilanı olduğu kadar, benim için hayatın hiçbir zaman eski haline dönmeyeceğinin açık bir kanıtı oldu Yaşananlar ve polis takibinin devam etmesi bir Türk’ün Kürtleri anlamasının “yasak” olduğunu hepimize tekrar hatırlattı. Kürt mücadelesinin Türkiye’nin demokratikleşmesi ve normalleşmesi konusunda en önemli yapı taşı olduğunu düşünüyorum. Direniş eğer kendi kurumlarını yenileyemezse ve güçlendiremezse bu mücadelenin sadece Türkiye içerisinde başarı şansı her geçen gün düşmektedir. Dolayısıyla ilkesel davranan, gerçekten yeni, genç, ne dediği ve ne istediği açıkça belli olan, dinamik ve çoğulcu bir direnişin örgütlenmesi gerektiğine inanıyorum.
Yürüyüş üzerinden zaman geçtikçe daha sağlıklı değerlendirme imkanı buluyoruz. Açıkçası böyle bir mücadelenin sadece ülke içinde gerçekleştirilmesi imkansız hale gelmiştir. Çünkü bu ülke “özgür” değil “tutsaktır”. Diyarbakır’dan döndüğümden bu yana hayatımın asla eskisi gibi olmayacağını bana hissettiren faydasız Polis takibi ve baskılar karşısında “pes etmek” yerine alternatif ve tamamlayıcı bir direnişin bir bölümününde yurt dışında örgütlemesi gerektiğini düşünüyorum. Yaşadıklarımızın bir yolculuk olduğunu düşünüyorum. Kurucusu olduğumuz Hayır Partisi ile çıktığımız hakiki toplumsal yolculuk 1.058 km’lik Kardeşlik Yürüyüşü ile vicdanlarda yer etti. Şimdi vakit şiddetin her biçimini reddeden, çoğulcu, cesur, dürüst, tertemiz, ahlaklı ve meşru bir direnişi örgütleme vaktidir. Dünya artık soğuk savaş çağında değildir. Berlin duvarı yıkılmış, iletişim araçları farklılaşmış, mücadeleler değişmiş; çözümler ise zenginleşmiştir. Türkiye de değişmiştir. Dünya da değişmiştir.
